İnsanlığın başta gelen faziletlerinden biri helâl dairede yaşamak, helâl kazanmak ve helâl yolda harcamaktır. Cenab-ı Hak, bizi imtihan etmek için bazı şeyleri haram, bazılarını da helâl kılmıştır. Fakat helâl dairesini o kadar geniş tutmuştur ki harama girmeye ne ihtiyaç ne de mecburiyet vardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur. "Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur. Tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur. Eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir." [Buharî, İman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241).]
“Haram yemek” deyince aklımıza faiz, kumar kazancı ya da hırsızlık gibi belli başlı şeyler geliyor. Oysa haram yemek sadece bunlardan ibaret değildir. Haksızlıkla elde edilen her mal haramdır.
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur:
“Bak evlâdım! Haram yemek, kalbi öldürür. Lokma vardır, kalbini nurlandırır; lokma vardır onu karanlığa boğar. Yine lokma vardır, seni dünya ile meşgul eder; lokma vardır ukbâ ile meşgul eder. Lokma vardır, seni her iki dünyanın da zâhidi yapar. Seni dünya ve ahiretin Hâlıkı’na yöneltir.”
Hazret-i Ebû Bekir (ra) çok aç olduğu bir gün, kendisine bir yiyecek ikram edilir. O da açlığının şiddetinden, o gıdanın nereden geldiğini sormadan bir lokma alıverir. Fakat o lokmanın haram veya şüpheli bir yoldan kazanılmış olduğunu öğrenince, derhâl parmağını boğazına götürüp (bütün eziyetine rağmen) yediklerinin hepsini çıkarır. O yiyeceği getiren kimseye de;
“–Yazıklar olsun sana! Neredeyse beni helâk ediyordun!” der.
Kendisine:
“–Bir lokma için bu kadar eziyete değer miydi?” diyenlere de şu cevabı verir:
“–Canımın çıkacağını bilseydim, yine de o lokmayı çıkarırdım. Zira Rasulüllah (sav):
«Haramla beslenen vücudun müstahak olduğu yer, Cehennem’dir!» buyurdular.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 26)
Görüldüğü üzere bizler için örnek nesil olan ashâb-ı kirâm efendilerimiz, hatâen yedikleri bir gıdayı dahî -haram veya şüpheli olduğunu öğrendiklerinde- derhâl kendilerinden uzaklaştırmak istiyorlardı. Çünkü onlar çok iyi biliyorlardı ki haram lokma, rûhî inkişâfa, kalbî terakkîye, maddî-mânevî fütûhâta engel teşkil eder; gaflet ve günahların sermayesi olur.
Şu bir gerçektir ki insan ruhuna en çok tesir eden iki müessir vardır. Birincisi, arkadaşlık ettiği kimselerin manevi durumu, ikincisi de yediği lokmaların helal olma derecesidir.
İbadet, itaat ve takvanın gücü helâl lokmadadır. Merhamet ve kalp inceliği helâl lokmadan ileri gelir.
Haram, belli ve açık olan, hükmü kesin olarak bilinen ve Müslümanlardan hiç birinin hakkında farklı düşünmediği yasak şeylerdir. Hayatında dinin hükümlerine göre hareket etmeyen, mubah ve helâli tercih etmeyen, takvanın gereklerine uymayan, muamelelerinde hileye başvuran, her fırsatta ihanet eden başkasına ait bir şeyi çalan veya gasp eden, başkasını aldatan bir kimse haram işlemiş olur ve bu yollarla elde ettiği kazancı da haram olur. Şimdi gelin birlikte kimlerin haram yediklerine bir bakalım:
Görevini ihmal eden, görevine gelmeyen müftü, vaiz, imam, öğretmen haram yemişlerdir.
Görevini kötüye kullanan kolluk kuvvetleri, güvenlik güçleri, hâkim, savcılar ve tüm amirler haram yemişlerdir.
Malında hile yapan, malının kusurunu söylemeyen esnaf/tüccar haram yemiştir.
İşçisinin hakkını vermeyen ya da eksik veren ve devletten vergi kaçıran patronlar haram yemişlerdir.
Stokçuluk/karaborsacılık yapanlar, fiyatların yükselmesine neden olanlar haram yemişlerdir.
İşini düzgün yapmayan ve savsaklayan işçiler haram yemişlerdir.
Hak etmediği halde torpil yapıp başkalarının haklarına girenler haram yemişlerdir.
Devletin kendilerine vermiş olduğu yetkileri, özel işlerinde kendi menfaatleri için kullananlar haram yemişlerdir.
Yalan ve dolandırıcılık ile devletini az veya çok zarara uğramasına sebep olanlar haram yemişlerdir.
Zekâtını, öşrünü vermeyen Müslümanlar haram yemişlerdir.
Bu listeyi uzatmak mümkündür. Haram yiyenlerin başkasının malını çalan hırsızdan farkı yoktur. hatta yerine göre daha kötüdür. Daha aşağılıktır.
Gaflet ve isyan haram lokmadan meydana gelir. Gazap ve şehvet haram lokmanın ürünüdür. Haset ve kin haram lokmanın mahsulüdür. Bütün dert ve belaların sebebi haram lokmadır.
Haram lokma, dünya sevgisini arttırır, dünyaya düşkün kılar, ahireti unutturur. Bütün günahlar kalbi karartır, katılaştırır ve ibadet yapma zevkine mani olur. Haram, helalleri etkiler ve Allah’tan uzaklaşmaya sebep olur.
Kul hakkı dışındaki haramları tövbe temizler. Tövbe yoksa o haramı ateş temizler.
Bir gün Süfyân-ı Sevrî (k.s)’ye;
- Efendim! Namazı birinci safta kılmanın faziletini anlatır mısınız? dediklerinde de helâl lokmaya dikkat çekmiş ve:
- Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun ona bak! Kazancın helâl olduktan sonra hangi safta dilersen orada namazını kıl; bu hususta sana güçlük yoktur, cevabını vermiştir.
Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“Bir kimse Allah yolunda uzun süre yolculuk yapar; saçı başı toz toprak içinde kalır. Sonra ellerini semaya kaldırır, ‘Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!’ diye yalvarmaya başlar. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram ve bütünüyle haramla büyümüş! Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” (Müslim, Zekât (nr. 1015))
Müslüman yediğine, içtiğine ve giydiğine çok dikkat edecektir. Müslüman'ın sofrasına, midesine, çarşı ve pazarına helal şeyler dışında bir şey girmemelidir.
Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu: "Haramla beslenen hiçbir beden cennete giremez. Cehennem ona daha layıktır."(Tirmizi) başka bir hadiste de sevgili Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Öyle devir gelecek ki insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak!"(Buhari)
Peygamberin dinine mensubuz. Fakat küçük büyük o kadar sahtekârlık haberleri duyuyoruz ki Müslümanım denen hiç kimseye yakışmıyor. Büyük bir ahlaki bozulma yaşıyoruz.
Burada rahmetli Mehmet Şevket Eygi’nin yazısından alıntı yapacağım “…Hırsızlara… Dolandırıcılara… Tokatlayıcılara… Üç kağıtçılara… Hortumlayıcılara… Haram rantçılarına… Yiyicilere… Hakketmedikleri maaş ve ücretleri alanlara…
Saçı bitmedik yetimlerin hakkını yiyenlere… Sömürücülere…
Her türlü haram kazanç elde edenlere… Haramla zengin olanlara… Anasıyla zina etmek kadar ağır ve çirkin bir günah ve suç olan riba alıp verenlere… Maddî menfaat için ormanları yakanlara…
Rant için ekolojik düzeni bozanlara… Gasp edenlere…
Kravatlı haydutlara… Şehir eşkıyasına… Modern celâlilere…
Özel işlerde kullanılmaması gereken vasıtaları kendi şahsî işlerinde kullananlara…
Evrakta sahtekarlık yaparak zimmetine para ve mal geçirenlere… Vakıf arazilerini yağma edenlere… Vakıf mallarına hıyanet edenlere… Çalışmadan maaş ve ücret alanlara… Avantacılara…”
“…Listeyi daha fazla uzatmayayım, bilcümle namussuzlara
Onları uyarıyorum:
Haram para ve servet âbâd etmez, berbat eder.
Helal haram ayırımı yapmayanlar dünyanın en cahil ve ahlaksız insanlarıdır.
Helal bin lira, haram bir milyon liradan hayırlıdır.
Devletin malı deniz, yemeyen domuz diyen kişiler aşağılıktır.
Allah haram yiyenleri sevmez.
Allah faiz sevmez. Faiz yiyenler Allaha ve Resulüne savaş ilan etmişlerdir. Bu savaşı kazanmaları mümkün değildir.
Haram kazançlar, haram mallar, haram servetler ateştir.
Haram yiyenler dünyada ve ahirette rezil ve rüsva olur.
Din ve mukaddesat sömürüsü ile elde edilen kazançlar haramdır.
Din sömürüsü yaparak zengin olanlar eşkıyanın en alçağıdır.
Ellerinde imkan, fırsat, hürriyet olduğu halde kötü, münker şeylerle yasal sınırlar içinde mücadele etmeyen sorumlulara…
Emr-i mâruf yapmaları gerektiği halde yapmayan neme lâzımcılara…
Haram yemenin yaygınlaştığı ve yoğunlaştığı Müslüman bir toplumun batacağına akıl erdiremeyenlere…
Vücutları haramla şişmiş bütün dünya sarhoşlarına…
Yazıklar olsun… Vah onlara... Vah bize… Vah Türkiye ’ye…”(Mehmet Şevket Eygi)
Cebinize, evinize, rızkınıza haram karıştırmayın. Çünkü Allah haram olarak elde ettiğiniz şeyi sizden mutlaka geri alır ve sizi cezalandırır.
Haram ile ilgili sözleri derledik.
Ey dost! Kul hakkı nedir bilir misin? Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz!
Haramla çıkılan yollardan, gözyaşlarıyla inilir! Rabbim bizleri haramdan korusun...
Haram diye sevgilisi olmayan yalnız değildir, onun seveni Allah'tır.
Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. ( Bakara, 168)
Malın helali de biter, haramı da. Ama bu yüzden kazanılan sevap ve günah kalır. - Abdurrahman El Evzai
Bir kuruş haramı terk etmek; yüz bir kuruş sadaka vermekten daha iyidir. - Abdullah b. Mübarek (r.a.)
Haramda mutluluk ararsan mutluluk sana haram olur.
Haram yoldan çok kazanmak rızkın bereketini yok eder. Caferi Sadık
Bir paranın nereden geldiğini görmek istiyorsan; nereye gittiğine bak. İmam-ı Azam
Hesaba çekileceğini bildiği halde, haram mal toplamaya devam eden kimseye şaşarım. Hz. Osman
Haram para ile hayrat, hasenat yapmak, pisliği idrar ile yıkayıp, temizlemek gibidir. Süfyan-ı Sevri
Haram yiyenlerin bütün azaları istese de istemese de, günah işler. Helal yiyenlerin azaları ise ibadet eder. Abdullah Tüsteri
Helal ile beslersen çocuğunu hürmet ile öder borcunu, haram ile beslersen o’nu hakaret ile öder borcunu. Necip Fazıl Kısakürek