TARLADAKİ ÜRÜNÜN HAKKI “ÖŞÜR”
Ürün elde etmek için yapılan masraflar, öşür verilirken dikkate alınır mı?
Kural olarak, sulanması masrafsız olan arazilerden elde edilen ürünün onda biri, masraf edilerek ve emek sarf edilerek sulanan arazilerden elde edilen ürünün ise yirmide biri öşür olarak verilir. Sulama ile birlikte, günümüz tarım şartlarının gerektirdiği gübre, ilaç ve mazot gibi masrafların öşür hesabında dikkate alınıp alınmayacağı tartışmalı bir konudur. Bu ilave masraflar üretimin maliyetinde önemli bir yekûn oluşturduğundan bunların öşür hesaplamasında dikkate alınması görüşü daha uygundur. Bu nedenle tarım ürünleri, sulama masrafları ve yukarıdaki ilave masraflar çıkarıldıktan sonra nisaba ulaşması hâlinde 1/10 oranında zekâta/öşre tabidir. Eğer masraflar çıkarılmadan verilecekse 1/20 oranında öşür verilir.
Tarım ürünlerinde nisap miktarı, buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir ürünlerde, beş vesktir. Bunun günümüzde kullanılan ağırlık birimi ile karşılığı, ürüne göre 653-1000 kg arasında değişmekte mesela buğdayda 653 kg’a tekabül etmektedir. Bunların dışındaki ürünlerde ise yukarıdaki maddelerden beş veskinin değeri en düşük olanının kıymetine denk olan miktardır. Seralarda yetiştirilen ürünler için de aynı hükümler geçerlidir.(Diyanet)
Masraflar düşüldükten sonra mı öşür hesaplanır?
- Zarar eden de öşür verecek midir?
- Tarlayı icara tutup, su, gübre, ilaç vs. gibi masraflar yaptıktan sonra, ürünü satıp sonuçta zarar edenin de öşürünü vermesi lazım mı?
Hanefi mezhebine göre, ot ve odunun dışında kalan bütün tarım ürünleri zekâta tabidir. İmameyne göre, bir mahsülün zekâta tâbi olabilmesi için çürümeden en az bir yıl kalabilecek vasıfta bulunması gerekir. Fakat Hanefi mezhebinde tercih edilen görüş birincisidir.
Şafifî ve Mâlikî mezhebine göre ise, ancak bir yıl muhafaza edilip depolanabilen maddeler zekâta tâbidir. Hububattan arpa, buğday, mercimek, nohut, mısır, pirinç ve bakla gibi ürünler; meyvelerden sadece üzüm ve hurma. Bu mezheplere göre tâbii gıda sınıfına girmeyen fındık, fıstık ve ceviz gibi gıdalar zekâta tâbi değildir.
Öşür için belli bir miktar yoktur; mahsül az olsun, çok olsun içinden zekâtının çıkarılması gerekir. Bu İmam-ı Âzam'ın görüşüdür. Fakat İmameyne göre bir mahsülün zekâta tâbi olabilmesi için 5 vesk, günümüz ölçüsüyle 1000 kilograma yani bir tona ulaşması gerekir. Bundan az bir mahsülün zekâtı verilmez. (bk. Ömer Nasuhi Bilmen, İstilâhat-ı Fıkhıyye Kâmusu, İstanbul 1969 IV/125 vd)
Hadis-i şerifte de belirtildiği gibi, eğer bir arazi yağmur, ırmak, dere suyu ile sulanıyorsa, burada üretilen mahsülden onda bir zekât verilir. Fakat taşınarak ve motorgücü gibi belli bir emek ve masraf yapılarak sulanıyorsa, bundan da yirmide bir nisbetinde zekât verilir. Bir arazi hem yağmur ve nehir suyu ile hem de motor ve benzeri bir yolla sulandığı takdirde, hangisi ile daha fazla sulanıyorsa o esas alınır. Meselâ, yağmur suyu ile daha fazla sulanıyorsa onda bir, herhangi bir şekilde emek sarfedilerek sulanıyorsa yirmide bir nisbetinde zekâtı verilir.
Öşrü verilecek mahsül elde edildikten sonra, üzerinden bir yıl geçme gibi bir şart aranmamaktadır. Bir yıl içinde kaç kere mahsül alınıyorsa, her seferinde derlenip toplandığı vakitten itibaren zekâtının verilmesi gerekir.
Mahsül için yapılan tohum, gübre ve işçi ücreti gibi masraflar dikkate alınmaz; öşür, masraflar çıkarılmadan önce tespit edilip ayrılır.
Zeytin, ayçiçeği ve susam gibi ürünlerin öşrü verildikten sonra, ayrıca üretilen yağlarından öşür verilmez.
İçinden öşrü çıkarılmamış olan hububatı ve meyveleri yememelidir. Çünkü içinde kul hakkı vardır. Ancak sonradan ödemek şartıyla yenen miktar hesap edilerek yemekte bir mahzur yoktur.
Arazi belli bir ücret karşılığında ekilip biçilmek maksadıyla kiralanmışsa, elde edilen mahsülün öşrünü İmam-ı Âzama göre mal sahibi, İmameyne göre ise kiralayan verir. Fetva da bu görüşe göredir. Yani öşrü kiralayanın vermesi gerekir.
Günümüzde sulama, kanallar ve motopomplar vasıtasiyle yapılıyor. Ayrıca bol mahsul almak için sun'î gübreler kullanılıyor ve mahsulü korumak için külfetli ilâçlamalar yapılıyor. Zirâî yatırımın bu çeşit girdileri, hayvan veya âlet ile su çekip sulama külfetinden daha az değildir. Bu yeni külfet ve girdilerin vergiye (öşüre) tesiri, ictihada muhtaç bir konudur. Selef müctehidleri, sulama dışında kalan külfetlerin öşrü yirmide bire indirmeyeceği kanâatine varmışlardır.
Bazı fakihler ise, sulama dışında kalan külfet ve masrafların tutarının mahsulden çıkarılmasını ve geri kalandan -sulama şekline göre- onda veya yirmide bir verilmesini daha uygun bulurken, Hanefîlerin de dahil bulunduğu diğer bazıları buna da muhâlefet etmişlerdir. (İbn-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, II/8 vd. Kardâvî, I/391-397)
Buna göre öşür arazisinden başka geliri olmayanın ve bu arazilerden de zarar edenin öşür vermeyeceği söylenebilir. Çünkü zaten fakir durumda demektir. Ancak başka gelirleri varsa ve onlardan zarar etmiyorsa öşrünü vermesi gerekir. (Sorularla İslamiyet)
Bir arazi hem yağmur ve nehir suyu ile hem de motor ve benzeri bir yolla sulandığı takdirde, hangisi ile daha fazla sulanıyorsa o esas alır.
Meselâ, yağmur suyu ile daha fazla sulanıyorsa onda bir, herhangi bir şekilde emek sarfedilerek sulanıyorsa yirmide bir nisbetinde zekâtı verilir.Günümüzde sulama, kanallar ve motopomplar vasıtasiyle yapılıyor. Ayrıca bol mahsul almak için sun'î gübreler kullanılıyor ve mahsulü korumak için külfetli ilâçlamalar yapılıyor. Zirâî yatırımın bu çeşit girdileri, hayvan veya âlet ile su çekip sulama külfetinden daha az değildir.