MÜZİĞİN DİNİMİZDEKİ YERİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v)
"Ümmetimden öyle kimseler gelecek ki onlar zinayı ipek giymeyi (erkekler için) içkiyi ve müzik aletlerini helal görecekler." (Buhari) Burada helal göreceklerden kasıt haramı helal sayacaklar manasındadır. Burada açık bir şekilde haram olduğuna delalet vardır.
Burada öncelikle diyanetin görüşünü bildirelim.
İslam dini müzik konusunda ayrıntılı ve özel hüküm koymak yerine genel ilke ve amaçları belirlemekle yetinmiştir. Buna göre İslam’ın ilke ve esaslarına aykırı, günaha sevk eden, haramı teşvik eden müzikleri yapmak ve dinlemek günahtır. Dinimizin temel inanç, amel ve ahlak ilkelerine aykırı olmayan, haramların işlenmesine sebep olmayan müzik türlerini dinlemekte ise dinen bir sakınca yoktur.
Kur’an ve sünnette müzikle meşgul olmanın, müzik dinlemenin mutlak anlamda günah olduğunu gösteren deliller bulunmamaktadır. Aksine, Resûlullah’ın (s.a.s.), ilke olarak müziğin caiz olduğuna işaret sayılabilecek nitelikte ifadelerinin bulunduğu bilinmektedir. Nitekim o, nikâhın duyurulması için def çalınmasını öğütlemiştir (Tirmizî, Nikâh, 6). Yine bir bayram günü Hz. Âişe’nin yanında def çalıp türkü söyleyen iki cariyeye çıkışmak isteyenlere “Bırakın bu gün bayramdır” diye uyarıda bulunmuştur (Müslim, Îydeyn, 17).
Müzik yapmanın ve dinlemenin hükmünün ne olduğu konusu İslam bilginleri tarafından çokça tartışılmış, lehte ve aleyhte çok şey söylenmiştir. Tarafların ileri sürülen görüşleri, gerekçeleri ile birlikte değerlendirildiğinde müziğin mutlak anlamda yasaklanmadığı, aksine ilke olarak mubah kılındığı sonucuna ulaşılır (Bkz. Zeylaî, Tebyin, IV, 222).
Lokman suresi 6. ayetinde Rabbimiz
İnsanlardan Allah'ın yolundan sapmak ve saptırmak için boş sözler satın alan kimselerden bahsederken لهو الحديث (leh’vel-hadis) tabirini kullanmış, Ashab-ı Kiram'ın büyüklerinden Abdullah b. Mesud (r.a) da yemin edip üç kere tekrarlayarak bunun müzik aletleri olduğunu söylemiştir. İmam Kurtubî, İbn-i Kesir gibi büyük müfessirler de buradan kastın müzik aletleri olduğunu söylemişlerdir. Seleften Abdullah b. Abbas, Cabir b. Abdullah, İkrime, Said b. Cübeyr, Mücahid, Mekhul, Amr b. Şuayb (r.aleyhim) gibi büyük müfessir ve ulemâ da bundan kastın müzik aletleri olduğunu belirtmiştir. Yine ashab-ı kiramdan Abdullah b. Ömer'in müzik aletlerini duyup da kulaklarını tıkadığı, seleften bazı zevatın da aynı tavrı takındığı tabakat ve hadis kitaplarında mevcut meşhur bilgilerdir.
Her halükarda müzik dinlemenin genel olarak mübah olduğunu söylemek bunca delili göz ardı edip tevile açık zannî deliller ile hüküm vermektir. Bununla beraber sakıncalı olan (isyan ve müstehcen ifadeler içermeyen) nağmeli bir şekilde söylenen sözleri dinlemek değil müzik aletleri eşliğinde bunlara kulak vermektir. Cumhur ulemanın görüşü bu konuda müzik aletlerinin katiyetle caiz olmadığıdır.
Günümüz düğünlerini cenaze merasimlerine çevirdik demeniz de eğlenceye hangi gözle baktığınıza göre farklılık arz eder. Kadınlar kendi aralarında, erkekler de kendi aralarında müzik olmaksızın eğlenebilirler. Lakin insanların nefsine uygun gelmediğinden, erkekler kadınların arasında, kadınlar da erkeklerin arasında arz-ı endam etmek istediklerinden ve müzik eşliğinde karışık halde oynadıklarında dolayı haramlık ortaya çıkmaktadır.
Ayet ve hadisleri söylediğimiz takdirde insanlar dinden uzaklaşıyorsa eğer bu tür grupların, ya da fetva kurumlarının mevcudiyetinin tek amacı insanların emellerine göre fetva vermek değildir. Dini bir bütün olarak yaşamak lazım. Rabbimiz kınayıcı bir üslup ile şöyle demektedir.
Kitabın bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? (Bakara, 85)
Müzikle ümmetin imtihanı had safhada.
Haramlık içtihadı mı? Kuran ve sünnet ile kesin mi? Buralara yazarak ona haram buna helâl diyerek dinimize zam ya da indirim yapamayız.
İmam Kurtubî (r.h) de Kur'an ile de sünnet ile de haram olduğunu açık bir şekilde beyan ediyor. Etraftaki insanlara dini hassasiyetleri söyleyemiyor olmamız, insanların hidayete ermekte zorluk çıkarıyor olmaları bizim dini meselelerde taviz vermemizi gerektirmez.
İmam Ahmed ise şöyle demiştir: “Müzik kalpte nifak bitirir.” Ayrıca, tambur ve diğerleri gibi eğlence aletlerinin kırılması, müzikten kazanç elde etmenin ve müzik karşılığında alınan malların haramlığı yolunda görüş bildirmiştir.
İbni Teymiye bile, “Şarkı ve müzik, şeytani duyguları harekete geçiren en etkili unsurlardan biridir” demiştir. (Mecmu-ul Fetava)
Buhari ve Müslim’de Aişe radıyallahu anha’dan şu rivayet edilmiştir: “Ebu Bekr radıyallahu anh bir Kurban Bayramı veya Ramazan Bayramı günü Aişe radıyallahu anha’nın yanına girdi. Aişe radıyallahu anha’nın yanında Nebi sallallahu aleyhi ve sellem vardı. Ve Ensar’ın cariyelerinden iki cariye vardı. Cariyeler, Ensar’ın Buas günü söyledikleri sözlerle şarkı söylüyorlardı. Aişe (r.anha): ‘Onlar şarkıcı değillerdi’ der. Ebu Bekr (ra): Şeytanın çalgı aletleri Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in evinde mi?!. deyince Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Ey Ebu Bekr! Şüphesiz her kavim için bir bayram vardır, bu da bizim bayramımız” (Buhari; bkz. Feth’ul-Bari (2/371) , Müslim (892)
Şimdi de Rıfatı Oral hocamızın görüşünü verelim:
1-Mutlak müzik mübahtır.
2-İnsanları günaha, kötülüğe ve ahlaksızlığa teşvik eden müzik haramdır.
3-Bugün Müslümanların kendi müziklerini oluşturmaları zarureti vardır. Çünkü tv, radyo ve sosyal medyada müzik ihtiyacı vardır. Özellikle ezgi türünde; insanları, gençleri bilinçlendirecek müzik çalışmaları yanında, belki bizim en büyük eksiğimiz fon müziği. Hâlbuki başta filimler ve sinema olmak üzere, diğer programlar için kendi fon müziğimizi oluşturmalıyız. Müzik, tiyatro ve sinemayı emperyalistlerin ve ateistlerin elinden kurtarıp insanları uyutan, uyuşturan ya da kötülüğe sevk eden değil, onlara tarihlerini, köklerini, kimliklerini ve kişiliklerini hatırlatan şeyler üretmeliyiz. Bu noktada bizim sanatçılarımız ve entelektüellerimiz güzel, seviyeli ve tutarlı projeler üretmeli, diye düşünüyorum.