NAMAZI YAŞAMAK
İmandan sonra ibadetler gelir. İbadetler akıllı, bulüğ çağına erişmiş Müslüman kimseler için vardır. Bu ibadetleri bilmekten ziyade yaşamak gerekir. Amel edilen bir ibadet o kimse için bir değer ifade eder İşte bu değerlerin başında namaz gelir.
İbadetlere önem vermeyenler, ibadetleri umursamayanlar yarın ahirette hüsrana uğrayacaklardır. Çok pişman olacaklardır. İbadetlerini bile bile terk eden Müslümanlar, Allah’a sevgi ve saygısı olmayanlardır. Allah’tan korkmayanlardır. Dünya malına verdiği değer kadar, Allah’ın emirlerine değer vermeyenler yarın kıyamette Allah’ı (cc) karşılarında kızgın ve öfkeli olarak bulacaklardır. Allah’ın emirlerine kör ve sağır kesilenler yarın mahşerde kör olarak hasredileceklerdir. Merhametten yoksun kalacaklardır. Rahmet onları kuşatmayacaktır. Bediüzzaman Said Nursi’nin ifadesiyle, namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduttur, sözüyle Allah’ın nimetlerine karşı namazı terk edenlerin nankörlükte bulunacağını ifade etmiştir.
İbadetlerin birincisi ve en önemlisi namazın en hayırlı iş olduğunu kavramak gerekir. Yani hiçbir dünyevi iş namazdan daha hayırlı ve öncelikli olamaz. Yerlerin ve göklerin yaratıcısının huzurunda durmaktan daha hayırlı iş ne olabilir? Bebek için anne sütü, anne kucağı ne kadar zaruri ise kul için de namaz o kadar, belki ondan daha çok zaruri ve elzemdir.
Namaz, Yaratıcıyla konuşmak, O’nu daima hatırlamaktır. O’nun büyüklüğünü tekrar tekrar söylemektir. Huzurunda saygıyla eğilmektir. Müslüman’ın kendi aczini ve çaresizliğini O’na itiraf etmesidir.
Namaz, Müslüman’ın bütün varlığıyla, diliyle, kalbiyle ve bedeniyle Allah’a yönelmesidir. O’na teşekkür ifadesidir. Namaz, bütün ibadetlerin özüdür, “Dinin direğidir.” (Müsned, V, 231, 237; Tirmizî, İman, 8) Namazını kılmayan bir Müslüman dinini yıkmıştır. Allah’a yönelmeyen şeytana, dünyaya, tağuta yönelmiş demektir.
Hz. Peygamber’in kişi ile şirk-küfür arasında namazı terk etme eylemi bulunduğunu ifade etmesi[Müslim, İman, 134.] namazı bile bile terk edecek kişinin acı sonunu bildirmesi bakımından dikkat çekicidir. Ebû Hanife’nin kendisine yöneltilen “namaz kılmayanın kâfir olup olmayacağına dair soruya onun “Ancak kâfir olanların namaz kılmadıklarına dikkat çekerek cevap vermesi manidardır.
Namaz Allah’ı sevmenin ve ona samimiyetle bağlanmanın bir göstergesidir. Yüce Rabbimiz, bize "Secde et ve yaklaş" (Alak/19) ifadesiyle Allah’a yaklaşmanın adıdır namaz. Allah’tan uzaklaşmanın adı ise namazı terk etmek vardır. Mü'minin mi'racı" ve "cennetin anahtarı" (TirmiziTaharet 3) dır. Anahtarsız evine bile giremezken namaz olmadan cennete gireceğini nasıl düşünebilir, nasıl inanabilir bir insan. Peygamberimizin "gözümün nuru" (Neseî, Nisa, 1) dediği ibâdet yine namazdır.
Namaz, Allah’ı sevmenin, bizlere verdiği sayısız nimetlerden dolayı O’na şükür etmenin ve O’na kulluk yapmanın bir göstergesidir.
Namaz, Allah'ın kesin emridir. Bir kimse farz olduğuna inandığı halde namazı kılmazsa büyük günah işlemiş ve Allah'ın azabını hak etmiş olur. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur: “Onların peşinden öyle bir nesil geldi ki bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ilerde azgınlıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Meryem, 19/59)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)`in arkadaşları da: "Biz namazdan başka hiçbir ibadeti terk etmeyi küfre yani kâfir olmaya denk saymazdık" demişlerdir.
Namaz, cennetin anahtarı olduğu gibi; namazı terk etmek de cehenneme girme sebebidir. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Onlar suçlulara sorarlar: Sizi cehenneme sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik” (Müddessir, 74/40-43). Hz. Peygamber (s.a.s) de şöyle buyurmuştur: “Bilerek namazı terk eden kimseden Allah ve Rasulunün zimmeti kalkar" (Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 238).
Peygamberimiz Hz. Muahmmed (sav), Mekke’yi ibadetlerini yapamadıkları, namazlarını rahat kılamadıkları için terk etmiştir.
Bazı kişiler, namaz kılmamak için birçok bahane üretirler. Bunlardan bazıları şunlardır: “Ben namaz kılmıyorum ama kalbim temiz.”; “Daha gencim, ileride kılarım.”; “Ben de çalışarak ibadet ediyorum. Emekli olunca namaz kılarım.”; “Sonra kaza ederim.”; “Allah affeder”; “Kendimi henüz hazır hissetmiyorum.”; “Annem ve babam namaz kıl dediği için, onlara inat kılmıyorum.”; “Zamanım olmuyor” gibi bahanelerle namazı terk etmek, çok yanlıştır. Namaz kılmamanın en büyük nedeni, namazın önemini bilmemektir.
Namaz sevgili Peygamberimiz aracılığıyla bizzat Yüce Yaratıcının bize hediye olarak takdim ettiği bir iabdettir. Onu nasıl reddederiz?
Namazın önemi çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmuştur: Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir. [Taberani]
Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez. [Taberani
Namaz kılan, kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur. [Taberani]
Namaz kılmayan, kıyamette, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulur. [Bezzar]
Namaza belki de en az muhtaç olan insan, Allah`ın Resulü Muhammed`dir. Ama o, aynı zamanda namazı en iyi anlayan insandır. Bu yüzden onun, ayakları şişecek kadar namaz kıldığı olurdu. Aişe annemiz ona bir seferinde acıyarak: "Ey Allah`ın Rasûlü, Allah senin geçmiş gelecek bütün günahlarını bağışladığını söylüyor, öyleyse kendini bunca yormak niçin?" diye sorduğunda O da:
"Şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurmuştur. (Buharî tefsir 48, teheccüd 6; Müslim, münafikûn 79, 81.) Demek ki namaz, Allahımızın verdiği sayısız nimetlere karşı da bir şükür, yani teşekkürdür.
Namaz kılmamak, iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının alameti, dinimizin emirlerine severek kolaylıkla uymaktır.
Namaz kılmamanın ne kadar büyük günah olduğunu bilen, ayakta duramayacak kadar hasta olsa bile, mutlaka namaz kılar. Ateşin yaktığını bilen kimse, kendini nasıl ateşe atar? Cehennemden kaçan, Cenneti isteyen namaz kılmaz mı? Hadis-i şerifte, (Cenneti isteyip de, Allah’ın yasakladıklarından kaçınmayan, isteğinde yalancıdır) ve (Cenneti isteyen, hayırlı işlere koşar, Cehennemden korkan, haramlardan kaçar) buyuruluyor. (Beyheki)
Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemaatle kılmaktır. Bunlardaki ecri bilen, sürünerek de olsa, cemaate gelir. [Buhari]
Yatsı ve sabah namazına münafık devam edemez. [Hakim]
“Namazı hafife alan ve ona gereken değeri vermeyen İslâm’ı da hafife alıyor ve değer vermiyor demektir. Bir insanın İslâm’dan nasibi, namazdan aldığı nasip kadardır. İslâm’a olan rağbeti de namaza olan rağbeti kadardır.” [İbn Kayyim, es-Salatü ve Hukmü Târikihâ, s.19] sözü de yine Hz. Ömer’e aittir… Nebevi ifadede, “Namaz, kişi ile küfür arasındaki perdedir. Namazı terk eden perdeyi kaldırmış/yırtmış olur”[Ebu Davud, Sünnet 15].
Dünyada namaz kılmayanların, ahirette beraber olacakları grupları Peygamberimiz şöyle ifade buyurmuştur: “Kim ki (beş vakit namazı) düzenli kılacak olursa, eda ettiği bu namaz onun için (sıratta yolunu aydınlatan) bir nûr, Müslümanlığına bir kanıt ve kıyamet gününde cehennemden kurtuluşuna vesile olur. (Beş vakit) namazı düzenli kılmayan için ne bir nur, ne Müslümanlığına kanıt, ne de cehennemden kurtuluş vardır. Namazlarını düzenli ve tam kılmayanlar kıyamet gününde Karun, Firavun, Haman ve (Rasulüllah döneminiz azılı din düşmanı) Übeyy b. Halefile beraber (haşr) olacaklardır.” [Ahmed, Müsned, II/169; Darimi, Rikak 13]
Yazımı şu hadislerle bitirmek istiyorum. Bilmeliyiz ki “Sabah namazını eda eden kimseler Allah Teâlâ’nın zimmetindedirler.” [İbn Mace, Fiten 20].
”İnsan ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır.“ (Müslim, Îmân 134; Ebû Dâvûd, Sünnet 15)
“Münafıklarla bizim aramızdaki ahid namazdır.” (Tirmizî, Îmân 9; Nesâî, Salât 8)